Çini ve çinicilik Türkiye Gezi Rehberi

Sinameki

New member
Katılım
14 Ara 2020
Mesajlar
203
Puanları
1
Çini, toprağın pişirildikten sonra şekil verilip kap-kacak, tabak, vazo, sürahi vb. eşyalar üretilmesine dayalı bir el sanatıdır. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan bir yüzü sırlı, renkli dekor ve motiflerle işlenmiş kaplama malzemesine, bu malzemeyle işlenmiş eşyalara çini, bu süsleme işine de çinicilik denir. Çini sanatının ortaya çıkma süreci keramik-seramik yüzeyinin kaplanmasıyla başlar. Bazı kaynaklarda ilk çini uygulamalarının MÖ 600’lü yıllarda Asur dönemine başladığı, bazı kaynaklarda MS 552 yıllarında Kore ve Japonya’da başladığı (Kore’ye Moğollar tarafından getirildiği) belirtilmekte.
Türkler ve çini sanatı
Orta Asya: Bugün İran sınırları içerisinde bulunan Kaşan şehrinden dolayı çiniye “Kâşî” denildiği bilinmektedir. Kaşan şehrinde yapılan kazılarda bulunan fırın artıkları ve parça çiniler gösteriyor ki çini, Türkler tarafından bir sanat olarak değerlendirilmiş ve birbirinden güzel eserler verilmiştir. Orta Asya’daki Hunlar, Karahanlılar, Uygurlar, Gazneliler, çini ve seramik sanatını kitabelerde ve binalarda yapı malzemesi olarak kullanmışlardır. Aralarında ihtilaflar olmasına rağmen Türkler, genellikle aynı sanat anlayışı ve üslup içinde olmuşlardır. Mengücükler, Selçuklular, Eretnaoğulları, Germiyanoğulları, Karamanoğulları ile Ramazanoğulları’na ait eserlerde teknik ve desen bakımından birçok benzerlikler, bunu açıkça meydana koymuştur. Türk Boyları, yapmış oldukları eserlerde, cephe kaplaması olarak, sırlı tuğlayı kullanmışlardır. İslamiyet öncesi Türk toplulukları içinde, seramik sanatı, Göktürkler’le beraber Kırgız Türklerinde de görülmektedir. Kırgız seramikleri madeni kapkacağın taklididir. Bu seramikler üzerindeki çalışmalar, M.S. 1209’da Kırgızlar ile birlikte Moğollarda da son bulur. Türk kavimleri içinde Karluklar özel bir yer tutar. Tek renkli Karluk çini ve seramiklerinde insan ve hayvan figürlerine geniş yer verildiği, dokuz ve onuncu yüzyılda görülmüştür. Daha sonra Samanoğullarının elinde İslami dekorlar işlenmiştir.
Anadolu: Samanoğulları, Abbasiler, Karahanlılar, Gazneliler, Fatımiler ve özellikle Selçuklular devirlerinde, çini ve seramik sanatının en çok yapıldığı yer olmuştur. Orta Asya’dan gelen Selçuklular, 1037 tarihinde Suriye’yi almakla yeni bir stil geliştirmişlerdir.
Selçuklular: İmalatta birkaç değişiklik yaparak, ‘çini mozaik’ imal etmişlerdir. Bunun yanında ayrıca kitabeler ve pano bordürleri, üçgen, dörtgen ve kabartma çinilerle mezar kitabeleri yazmışlardır. Bu imalatta siyah, beyaz, turkuvaz, koyu mavi renklerde yaldız çok kullanılmıştır. Çini merkezleri olarak, Konya, Sivas, Tokat en önemlileridir. Osmanlılar döneminde buralar merkez olmaktan çıkıp, yerini İznik ve Kütahya’ya bırakmıştır. İlk gelişmiş Türk çinisi örnekleri, 13. yüzyılda Kılıçarslan’ın Konya’daki sarayında görülmektedir. Selçuklu mozaik çini tekniği ile renkli sır tekniğinin birleşmesi, Osmanlı çinilerine bir başlangıç olmuştur. Bu durum, Osmanlılar devrinde renk ve desenlerin artışıyla devam etti. İznik, Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında çiniciliğin merkezi olmuştur.
Osmanlı: Çini sanatının şahane üslubu, Bursa’da Yeşil Cami ve türbe ile başlar (1421-24). Yine Osmanlı çini sanatının getirdiği ilk büyük yenilik, çok renkli sır tekniği olmuştur. Diğer bir yenilik ise sır altı tekniği ile yapılan mavi-beyaz çinilerdir. 14. ve 15. yüzyılda yapılan, en büyük kısmı mavi ve beyaz renkte olan Kütahya çinileri ile ilk “Haliç Çinisi” mamullerine, Bursa’da Sultan Mustafa Türbesi, Yeşil Türbe ve Cem Sultan Türbesi ile Edirne’de 2. Murad Camisinde rastlanır.
İznik Çinileri
İznik çiniciliğinin gelişimi, tarihleri bilinen yapılar üzerindeki çini kaplamalardan açık-seçik görülebilir. 1378-1391 yılları arasında yapılan İznik Yeşil Cami minaresini süsleyen en eski Osmanlı çinileri teknik ve dekor bakımından Selçuklu geleneğini devam ettirmekle beraber renk ve tonları onlardan daha zengindir. Camiye ismini veren bu çiniler firuze ve yeşil renklerin çeşitliliği ve zenginliğiyle dikkat çekerler.
İstanbul’daki yapılarda kullanılan çinilerin İznik’te yapıldığını tarihsel belgelerden öğreniyoruz. Milet, Şam grubu ve Rodos işi adı ile tanınan seramiklerin merkezi İznik’tir. XVII. yy.da İznik’e gelen gezgin Evliya Çelebi, 300’den fazla çini fırınının bulunduğundan söz eder. İznik çinilerinde; lale, sümbül, nar, karanfil gibi çiçek motifleri kullanılmıştır. Ayrıca insan, kuş, balık, tavşan, köpek gibi hayvan ve gemi motiflerine de rastlanır. Mavi, firuze, yeşil ve kırmızı en çok kullanılan renklerdir.
<a target="_blank" href=
 
Üst